23 Ağustos 2011 Salı

gerginim....

şu anda elimde imkan olsa değil şehri bu ülkeyi hatta dünyamı değiştiririm...
neden??
çünkü evde sürekli bir "aman kime bir şey desek de canını sıksak" moduyla dolaşan ebeveynlerim var!!
tabi bu canı sıkılacak kişi çoğunlukla benim...çünkü kardeşim sahura kadar eve uğramıyor, evde olduğunda da odasına kapanıyor...neden acaba??
benim kapanacak bir odam bile yok....
çünkü ben bu evden okumaya diye çıktığımdan beri, gelin kız nasıl evden çıktığında odası vs..geriye kalan eşyalarıyla evden soyutlanıp da artık başka bir ailedenmiş muamelesi görürse aynen ben de ona maruz kalıyorum...hem de yıllardır...neyse dedim ses çıkarmadım...portatif tabir edilen bildiğin döşekle yorganımı o oda senin bu oda da senin ama biraz kalayım şartıyla ordan oraya taşıdım, taşıyorum...
ama bavulum bile yük benim...
kedilerin bile odasının olduğu evimizde benim şahsıma munhasır hiç bir şeyim yok maalesef....

ait olduğum yer yok demiştim ya bundan işte.......
babamın benim "biraz ders çalışayım" sözümden sonra kafayı benim ders çalışmama takması da ayrı bir dert
yahu adam ben çalışayım demesem senin aklının ucundan geçmezdi böyle bir şey!!!
annemin de
"evet çıkardın bavulu da ayağıma dolaşıyor" diyerek eşlik etmesi benim 'yuvarlanıyoruz işte' tabir ettiğim günümün bardağı taşıran tarafıydı.

bavul nerden ve neden çıktı?
cevap: bavul içinde çok kıymetli ders notlarım olduğu için tarafımdan dolabın en yüksek rafından binbir zahmetle çıkarılmıştır.ola ki canım ders çalışmak ister.

peki neden yerine konmadı?
cevap: çünkü yerine daha büyük bir bavul konularak, öylesine ayrılmış yeri de elinden alındı ve bu zahmete de bir daha giremezdim.o yüzden yatakla dolap arasında bir yerdeydi.

ve işin tarjik tarafı da annemin benim arada bir de olsa ders çalıştığımı görmesine rağmen sanki çalışmıyormuşum gibi bana yüklenmesi...
şakayla karışık bi lafı bir kaç kez duyunca tabi...onun aslında şaka olmadığını anlarsın ya...
benim zaten evden çıkmadığım için sinirlerim aşırı yıpranmış durumda bir de üstüne siz gelmeyin...
ve patladığım an
"zaten beni bi sığdıramadınız şu eve!!"

baba ders çalışırım veya çalışmam, kusura bakma ama daha tatildeyiz.ben sırf gardımı alıyorum bir dahaki seneye diye ve alttan bir sürü dersim var diye bana ilkokul çocuğu gibi
"dersine çalış" demekten lütfen vazgeç!!

çünkü ben senden daha fazla düşünüyorum...canım senden daha çok sıkkın şu anda...annemle bir olup beni sürekli çileden çıkarıyorsunuz!!!
size bir şey söylemeyince somurttu oturdu, söyleyince aman kimse burnundan kıl aldırmıyor oluyoruz...ne yapacağımı şaşırdım...bu yaşımda ergen sendromları yaşatıyorsunuz....konuşacak kimsem olmadığı için de şu an öfkemden kuduruyorum...çünkü size bir şey demeye gelmiyor...sizi asıl anlamayan benim!!!

hiç bir şeye heves bırakmadınız...sağolun...


21 Ağustos 2011 Pazar

Kakashi Sensei kopyalama yöntemiyle çizim (sharingan!!!)

bu sıralar Naruto'ya taktığımı söylemiştim...
hele de Kakashi Sensei :D sensei Japonca'da öğretmen, doktor vb.. alanında uzman kişiler için kullanılan bir ünvan...

 

biraz da olsa benzemiş değil mi? :D ekrana bakarak çizdim işte :D
isim benzerliğimiz de ayrı bir olay....KaKASHİ :D gerçi ben bu ismi seçerken ilk Japon dramamdaki karakterin gerçek isminden seçmiştim... kashiwabara :D
kısaltması da sempatikti hani kaSHi :) neyse işte öyle bir şeyler....

12 Ağustos 2011 Cuma

bir animeye dokundum...

[anime: Japon çizgifilmi diye özetlenebilir. bana kalsa Japon dizilerine bile konu olduğuna göre aslında çizgilere can  verme de diyebiliriz.]

 bir animeye dokundum...
anime de bana dokunmuş olabilir...
içimde bir yerlerde unuttuğum duyguları mı ortaya çıkardı bilinmez, gecenin bu saatinde beni gözyaşlarına boğdu.
öyle ki kendimi az daha kaptırsam hıçkırarak ağlardım da...
o kadar da dramatik değil...konusu benim duygularımla tezat...
ama!!
sanırım artık unuttuğum hatırlamak istemediğim...ya da hatırlatacak bir etkenin olmadığı öyle değişik ve "çocuksu" duygularıma hitap etti ki ağladım...dayanamadım...
"çocuksu" derken...çocuğu kapsayan her şeyi kastediyorum...masumiyet...inat...inanç...
bütün duygular çocukta en katıksız haliyle yaşanmaz mı? korku, sevgi, bağlılık, mızıkçılık adı verilen bana göre o devrin ihanetinin...çocukta anlam kazanmasıyla ve aklı meşgul etmesiyle bizimki bir mi??

her neyse fazla derine dalmadan ismini söyleyelim merak etmiş olabilirsin...
NARUTO bölüm 19...


aynı isimli mangadan uyarlanmış...aslında eski bir anime sayılabilirdi hala devam ediyor olmasaydı...
dünya çapında büyük hitlerden...
şimdiye kadar çok bölüm olduğu için başlamamıştım...1.sezon 220 bölüm 2. sezonu bilmiyorummm...
neyse keşke dediğim bir şey...keşke daha önce başlasaydım...eğer ilgileniyorsan sana tavsiyem başla...zevk alacağın bir anime olur...

neyse sahur bitmek üzere...şimdilik bu kadar...

ps: [Somali'ye yardım kampanyaları devam ediyor ama paramız gidiyor nasılsa diye duayı kesmeyelim...her daim dua ile...]

6 Ağustos 2011 Cumartesi

ait olduğum mekan :)

başlığa bakıp da kafan karışmasın...ait olduğum mekan yok benim...
Ankara'dan henüz döndüm klavyenin tozunu dumanına katarak hemen blogumu ziyaret edeyim dedim.
senin de dahil olduğun izleyicilerimde bir artış olmuş sevindim...
neyse...Ankara her zamanki gibi dışı seni içi beni yakan cinstendi...
ne de olsa siyasi bi şehir....
ev arkadaşlarım beni gördüğüne çok sevindi tabi ben de onları...
belki onların beni görme sevinci onlara götürdüğüm yüksek çözünürlüklü Kore-Japon dizisi koleksiyonumdan kaynaklanıyor olabilir :P

ama bir tanesinin dün akşam söylediği şu söz beni mutluluğun bi basamak üstüne taşıdı.
"hayatım senden öncesi ve senden sonrası diye ikiye ayrılıyor"

birinin hayatının dönüm noktası mıyım?? :D elbette abartılmıştı ama bir arkadaştan duymak isteyeceğin türden birşey....

vee... başlığın içeriğine dönecek olursak...nereye gitsem yüreğim beni başka mekanlara sürükleme isteğiyle dolu...orası da benim evim burası da...orası da benim evim değil burası da...
 bu kafa karıştırıcı ve ne istediğini bilmez benliğimle seyahat etmek de seyahatten dönmek de başka bi yorucu...
uzun zamandır idrakinde olduğum şey ise benim ait olduğum bi yer yok...
ait olduğun bi yer olmayınca acaba hayat daha mı kolay olmalı zor mu?

üstelik annemden ilk golü de yemiş bulunuyorum hali hazırda
"ee sen hiç değişmemişsin, yine internetin başına oturdun hemen!!!"
nasıl bir değişiklik bekliyordun anne acaba şu 5-6 günlük yolculuğumda...duyan da umreye hacca gittim de ihya olamadım sanır :D

sadece kafa dağıtmaya gitmiştim. ve anladım ki benim kafam zaten dağınık....
annem de toparlamaya gittim sandı heralde :)) üzgünüm anne daha uzun yol katetmem gerek...
Ramazanı belki bir fırsat olarak değerlendirebilirim...
ben burda yokken Ramazana başladığımız için Ramazanını tebrik edemedim güzel kardeşim....
hayırlı Ramazanlar...
duandan bizi de mahrum etme....